EVLENEN KADINININ SADECE KIZLIK SOYADINI KULLANMA HAKKI
Evlenen kadınlar, evlendikten sonra isimlerinin önünde sadece kızlık soyadlarını kullanmaya devam edebilirler. Evlendikleri kocalarının soyadını isimleri önünde kullanmak zorunda değildirler. Bunun için her hangi bir gerekçe sunmak zorunda da değildirler. Bunun için Aile Mahkemesinde bir dava açarak bunu talep etmeleri gerekmektedir. Ancak bu davalar, uluslararası sözleşmeler ile tanınan bir hakka dayalı olarak açıldığı ve teknik yönü olan bir dava olduğu için mutlaka bir avukat ile takip edilmesi faydalı olacaktır.
Türk Medeni Kanununun 187. maddesi kadının evlenmekle kocasının soyadını alacağını, ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabileceğini düzenlemiştir. Yani iç hukukumuzda, evlenen bir kadının tek başına kızlık soyadını kullanabilmesi mümkün değildir. Evlenen kadın kızlık soyadını ancak evlendiği eşinin soyadı ile birlikte kullanabilir.
Türk Medeni Kanunu’nun anılan bu maddesi kadına evlendikten sonra, sadece kendi kızlık soyadını kullanma izni vermemekle birlikte, Anayasanın 90. Maddesiyle, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası anlaşmalara kanun gücü verilmiş, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere dair uluslararası sözleşmelerle, yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle, çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınacağı hükmü getirilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi ve bunlara bağlı ek protokoller kadının soyadını seçme hakkını bir temel hak olarak belirlemiş ve üye devletler kadının bu hakkını kullanmasına olanak sağlamayı taahhüt etmişlerdir.
Bu çerçevede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 20.12.1995 tarihinde yapılan bir başvuru üzerine 29865/96 başvuru numaralı Ünal-Tekeli davasında; 16.11.2004 tarihinde verdiği kararla; evlenen kadının kocasının soyadını almasına dair hükümetin kocanın soyadı vasıtasıyla aile birliğini yansıtarak kamu düzenini sağlamaya yönelik savunmasını ikna edici bir gerekçe olarak kabul etmemiş, TMK.’nun 187. maddesiyle getirilen kocanın soyadı önünde kadının önceki soyadını kullanma hakkını eşitlik ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasında yeterli görmemiştir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.09.2015 tarihinde vermiş olduğu 2014/889 E. 2015/2011 K. sayılı kararında; “…direnmeye konu yargılama kapsamında verilen kararın 4721 sayılı Kanun’un 187.maddesine dayanarak verildiği anlaşılmaktadır. Ancak yukarıda verilen tespitler ışığında ilgili kanun hükmünün sözü edilen Sözleşme hükümleri ile çatıştığı görülmektedir. Bu durumda, uyuşmazlığı karara bağlayan ilk derece Mahkemelerinin, AİHS ve diğer uluslararası insan hakları antlaşmaları ile çatışan 4721 sayılı Kanun’un 187.maddesini kararlarına esas almayarak, başvuru konusu uyuşmazlık açısından Anayasa’nın 90.maddesi uyarınca uygulanması gereken uluslararası sözleşme hükümlerini dikkate alması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Somut olaya gelince: sebep önemli olmaksızın, davacı evlilik birliği içinde sadece kızlık soy ismini kullanmak istemektedir. Kızlık soy ismini kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu hak AİHS 8 ve Anayasanın 17.Maddeleri kapsamında bir insan hakkıdır ve cinsiyete dayalı olarak bir ayrıma tabi tutulmaksızın, erkek ve kadın arasında eşit şekilde uygulanmalıdır. Aksi durum AİHS’nin 14. Maddesine aykırılık teşkil edecektir….” diyerek, kadınlara, evlendikten sonra sadece kendi kızlık soyadlarını kullanmalarına imkan tanımıştır.